26 Mayıs 2015 Salı

Cemaattan Cemiyete, Cemiyetten Nereye?

    
      Cemaat namı değer Gülen cemaati. Şimdilerin paralel yapısı, ihanet çetesi.

     Tam hatırlamıyorum kimden okumuştum ama Türkiye'de bulunan cemaatler için en büyük tehlike; ranta, güce, iktidara kendilerini kaptırıp düşünce ikliminin kaybolduğu insanların çıkarlarının ortaklaşmasıyla bir araya geldikleri cemiyetlere dönüşmesidir demişti. İlk kuruluş yıllarında "her eve bir kanepe yeter diğeriyle yeni bir ev açalım" zihniyetiyle hareket  eden Gülen cemaati 1980 darbesi Türkiye'sinin inanç boşluğunu "hoşgörülü" tavrıyla çok iyi doldurdu. Karanlık odalarda eski minderlerin üzerinde mum ışığı altında yapılan risale sohbetlerinin yerini Anadolu insanının cömert yardımlarıyla açılan okulların, yurtların geniş salonlarında yapılan konferanslar, himmet toplantıları aldı.  Gülen'in Kemeraltı'ndaki sohbetlerindeki "helal kazanın, haramdan uzak durun, faizden uzak durun" vaazlarının yerini zamanla "her yerde güçlü olmalıyız; orduda, medyada, piyasada, bankacılıkta, eğitimde her yerde güçlü olmalıyız" telkinleri aldı. Takiyeler yapıldı, küçük tüccarlar iş adamı oldular, gazete televizyon derken banka sahibi oldular.

     Gülen cemaati ilk sınavını 28 Şubat sürecinde verdi. Tarlasından aldığı bir yıllık mahsulün parasını bağışlayan Mehmet amcanın, ahırındaki iki inekten birini yurda veren Ali dayının, yıllardır gözü gibi baktığı bileziklerini bozdurup öğrenci okutan Ayşe teyzenin yani Cemaatin anadoludaki gönüllülerinin; iktidara taşıdığı Erbakan'ın Refah Partisine sahip çıkmak bir yana, Doğan medyasıyla iş tutup alaşağı etmek için elinden geleni yaptı.

     Gülen; Türkiye'nin statükosunu oluşturan seçkinlerle (ordu, yargı, sermaye) arasını iyi tutmayı amaçlayan, resmi ideolojiye yakın "laik bir din" icat etti. O kadar ki okullarının anahtarını darbeci komutanlara vermeyi teklif etti. Dünyanın bir çok kentinde onlarca okul açan Gülen bunun karşılığında "dinler arası diyalog" diye birşey bulup Peygamber efendimizin ağzından hristiyan, yahudi, müslüman her inanç mensubunun bir tek Allah'a inanmasının kafi olduğunu, Peygamber efendimize iman etmeden cennete girebileceğini müjdeledi.

     Ak Parti iktidarı Gülen cemaatine altın devrini yaşattı. Ak Parti katsayı mağduru çoğu imam hatipli tabanını bürokrasinin kademelerine yerleştiremeyince bu da Gülen cemaati mensuplarına devlet kadrolarının yolunu açtı. Polis okulları, astsubaylık, öğretmenlik derken uzmanlık, müfettişlik, hakimlik, savcılık, müşavirlik, müsteşarlık, genel müdürlük kadrolarına Gülen cemaati mensupları yerleştirildi. Sadece devlet kadrolarıyla da kalmadı bu kadrolaşma fulyası sivil toplum kuruluşlarına, ticaret ve sanayi odalarına, Ak Parti taşra teşkilatlarına kadar uzandı. Yurt dışı gezilerine bakanlarla beraber TUSKON mensubu iş adamları taşındı. (O kadar ki TUSKON'un TİKA gibi bir devlet kurumu olduğunu sanıyordum.) Afrika'daki devlet ihaleleri Gülen tarafından paylaştırıldı.

     Bu muhteşem birliktelik 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Başkanı Hakan Fidan'ın (Erdoğan ameliyat masasındayken) ifadeye çağrılmasıyla son buldu. ABD ve Batı için 2009 Davos Krizi ve 2010 Mavi Marmara katliamından sonra vadesini iyice dolduran, söz dinlemeyen Erdoğan iktidardan indirilmeliydi. Ve maalesef, Türk siyasal tarihi boyunca hiç kaybeden tarafta olmayan Gülen, cemaatini ABD ve "güneydeki dost ülke" İsrail'e taşeron yaptı. Erdoğan sonrası Türkiye'de pozisyon alabilmek için ilk kez böylesine bir riske girdiler ama olmadı başaramadılar. Hükümet reste restle karşılık verdi: dershaneleri kapatma takvimini açıkladı. Ardından Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu, MİT tırlarının durdurulması geldi. Tüm bu olayların planlanmasında Gülen cemaati aktif rol aldı. Ve cemaat ile hükümet kanlı bıçaklı oldu. Cemaat "haşhaşi" oldu, Erdoğan "yezid" oldu. Beddualar havada uçuştu. Peygamberimiz rüyalara girdi twitleri katlayın dedi. (Tövbe haşa)

     Velhasılı kelam; Gülen cemaati cemiyet olmaktan öte üst akıl için "kullanışlı bir taşerona" dönüştü. Şimdiki hedefleri Erdoğan. Onu devirmek için; daha dün yurtlarını yakan YPG'nin siyasi uzantısı HDP'ye bölgede oy istiyorlar, Demirtaş'ı tv programlarında şeker çocuk yaptılar. (Daha geçen seneki 6-7 Ekimi ne çabuk unuttuk. Tabi o zamanda polis arabalarını göstericilerin yaktığı ateşe sürükleyenler yine bunlardı.)  Erbakan'a "Yeter artık git" diyenler şimdi kanallarını Kamalak'a açtılar.

     Gülen artık o eski Hisar camisinde vaaz veren imam değil ve gözlerinden alev çıkarak ettiği o bedduadan beri bir din alimi de değil benim için. Bu güzel ülkenin başına bela olmadan Allah ıslah etsin diyelim.

    Daha güzel konularda görüşmek üzere...


2 yorum :

  1. Çok güzel dile getirmişsiniz. Bu yazınızla Bilmeyenleri aydınlatmış oldunuz. Teşekkür ederiz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl biz teşekkür ederiz. Yorumlarınız bizim için değerlidir.

      Sil