26 Mayıs 2015 Salı

Cemaattan Cemiyete, Cemiyetten Nereye?

    
      Cemaat namı değer Gülen cemaati. Şimdilerin paralel yapısı, ihanet çetesi.

     Tam hatırlamıyorum kimden okumuştum ama Türkiye'de bulunan cemaatler için en büyük tehlike; ranta, güce, iktidara kendilerini kaptırıp düşünce ikliminin kaybolduğu insanların çıkarlarının ortaklaşmasıyla bir araya geldikleri cemiyetlere dönüşmesidir demişti. İlk kuruluş yıllarında "her eve bir kanepe yeter diğeriyle yeni bir ev açalım" zihniyetiyle hareket  eden Gülen cemaati 1980 darbesi Türkiye'sinin inanç boşluğunu "hoşgörülü" tavrıyla çok iyi doldurdu. Karanlık odalarda eski minderlerin üzerinde mum ışığı altında yapılan risale sohbetlerinin yerini Anadolu insanının cömert yardımlarıyla açılan okulların, yurtların geniş salonlarında yapılan konferanslar, himmet toplantıları aldı.  Gülen'in Kemeraltı'ndaki sohbetlerindeki "helal kazanın, haramdan uzak durun, faizden uzak durun" vaazlarının yerini zamanla "her yerde güçlü olmalıyız; orduda, medyada, piyasada, bankacılıkta, eğitimde her yerde güçlü olmalıyız" telkinleri aldı. Takiyeler yapıldı, küçük tüccarlar iş adamı oldular, gazete televizyon derken banka sahibi oldular.

     Gülen cemaati ilk sınavını 28 Şubat sürecinde verdi. Tarlasından aldığı bir yıllık mahsulün parasını bağışlayan Mehmet amcanın, ahırındaki iki inekten birini yurda veren Ali dayının, yıllardır gözü gibi baktığı bileziklerini bozdurup öğrenci okutan Ayşe teyzenin yani Cemaatin anadoludaki gönüllülerinin; iktidara taşıdığı Erbakan'ın Refah Partisine sahip çıkmak bir yana, Doğan medyasıyla iş tutup alaşağı etmek için elinden geleni yaptı.

     Gülen; Türkiye'nin statükosunu oluşturan seçkinlerle (ordu, yargı, sermaye) arasını iyi tutmayı amaçlayan, resmi ideolojiye yakın "laik bir din" icat etti. O kadar ki okullarının anahtarını darbeci komutanlara vermeyi teklif etti. Dünyanın bir çok kentinde onlarca okul açan Gülen bunun karşılığında "dinler arası diyalog" diye birşey bulup Peygamber efendimizin ağzından hristiyan, yahudi, müslüman her inanç mensubunun bir tek Allah'a inanmasının kafi olduğunu, Peygamber efendimize iman etmeden cennete girebileceğini müjdeledi.

     Ak Parti iktidarı Gülen cemaatine altın devrini yaşattı. Ak Parti katsayı mağduru çoğu imam hatipli tabanını bürokrasinin kademelerine yerleştiremeyince bu da Gülen cemaati mensuplarına devlet kadrolarının yolunu açtı. Polis okulları, astsubaylık, öğretmenlik derken uzmanlık, müfettişlik, hakimlik, savcılık, müşavirlik, müsteşarlık, genel müdürlük kadrolarına Gülen cemaati mensupları yerleştirildi. Sadece devlet kadrolarıyla da kalmadı bu kadrolaşma fulyası sivil toplum kuruluşlarına, ticaret ve sanayi odalarına, Ak Parti taşra teşkilatlarına kadar uzandı. Yurt dışı gezilerine bakanlarla beraber TUSKON mensubu iş adamları taşındı. (O kadar ki TUSKON'un TİKA gibi bir devlet kurumu olduğunu sanıyordum.) Afrika'daki devlet ihaleleri Gülen tarafından paylaştırıldı.

     Bu muhteşem birliktelik 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Başkanı Hakan Fidan'ın (Erdoğan ameliyat masasındayken) ifadeye çağrılmasıyla son buldu. ABD ve Batı için 2009 Davos Krizi ve 2010 Mavi Marmara katliamından sonra vadesini iyice dolduran, söz dinlemeyen Erdoğan iktidardan indirilmeliydi. Ve maalesef, Türk siyasal tarihi boyunca hiç kaybeden tarafta olmayan Gülen, cemaatini ABD ve "güneydeki dost ülke" İsrail'e taşeron yaptı. Erdoğan sonrası Türkiye'de pozisyon alabilmek için ilk kez böylesine bir riske girdiler ama olmadı başaramadılar. Hükümet reste restle karşılık verdi: dershaneleri kapatma takvimini açıkladı. Ardından Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu, MİT tırlarının durdurulması geldi. Tüm bu olayların planlanmasında Gülen cemaati aktif rol aldı. Ve cemaat ile hükümet kanlı bıçaklı oldu. Cemaat "haşhaşi" oldu, Erdoğan "yezid" oldu. Beddualar havada uçuştu. Peygamberimiz rüyalara girdi twitleri katlayın dedi. (Tövbe haşa)

     Velhasılı kelam; Gülen cemaati cemiyet olmaktan öte üst akıl için "kullanışlı bir taşerona" dönüştü. Şimdiki hedefleri Erdoğan. Onu devirmek için; daha dün yurtlarını yakan YPG'nin siyasi uzantısı HDP'ye bölgede oy istiyorlar, Demirtaş'ı tv programlarında şeker çocuk yaptılar. (Daha geçen seneki 6-7 Ekimi ne çabuk unuttuk. Tabi o zamanda polis arabalarını göstericilerin yaktığı ateşe sürükleyenler yine bunlardı.)  Erbakan'a "Yeter artık git" diyenler şimdi kanallarını Kamalak'a açtılar.

     Gülen artık o eski Hisar camisinde vaaz veren imam değil ve gözlerinden alev çıkarak ettiği o bedduadan beri bir din alimi de değil benim için. Bu güzel ülkenin başına bela olmadan Allah ıslah etsin diyelim.

    Daha güzel konularda görüşmek üzere...


24 Mayıs 2015 Pazar

Bu Güzel Adamlar İdamdan Korkar Mı Sandın


    Geçtiğimiz hafta içinde Cunta tarafından İhvan-ı Müslimin hareketinin önde gelen isimlerinden devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Yusuf el-Karadavi, Müslüman Kardeşler Teşkilatı Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii, Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) Genel Başkanı Saad el-Katatni ve İsam el-Aryan'ın da aralarında bulunduğu 106 kişi hakkında idam kararı verildi.

     İhvan-ı Müslimin; Mısır'da yıllarca siyasetten uzak durmaya çalışmış, Mısır'daki mevcut sistemi kökten reddetmiştir. Fakat batının ve özellikle ABD'nin yönlendirmesiyle ve Ak Partinin rol modelliğiyle İhvan hareketi HAP partisini kurdu ve akabinde iktidar oldular böylece halkın büyük desteği Muhammed Mursi'ye cumhurbaşkanlığının kapılarını açtı. ABD yönetimi Mursi'yi Türkiye'deki Erdoğan gibi müslüman halkla arasını iyi tutabilecek bir kahraman figürü olarak belirledi ve Mısır devrimini Mursi üzerinden çalmayı planladı. Mursi'nin seçilmesinin ardından ABD Dışişleri bakanı Hillary Clinton'un Kahire ziyaretindeki samimi tavırlarını hatırlayın. Ama Mursi ne zaman "haddini aşarak" büyük düşünmeye başladı ve Camp David antlaşmasının iptalinden, Süveyş Kanalının gelirini bölge ülkeleriyle adil paylaşmaktan bahsetti, kısacası Ortadoğu'da ben de varım dedi kendi sonunu hazırladı. ABD böylece Mursi'nin kendisine Mübarek gibi kukla olmayacağını tam aksine Seyyid Kutup, Hasan El Benna'dan beri süre gelen bu coğrafyanın en köklü fikir siyaset ve aksiyon hareketi İhvan'ın dava adamı olduğunu anlamış oldu. Ve bir kaç günde yüzlerce kişinin canları pahasına kurduğu devrimi ellerinden aldı.

        Cunta'nın verdiği idam kararlarına İhvan-ı Müslimin hareketini sisteme entegre etmek için çaba gösteren "demokrasi" aşığı batılı devletlerden her hangi bir tepki gelmedi. Batının gözünde değerli olmanız için seçilmiş olmanız da bir şey ifade etmiyor. Irak'a, Afganistan'a müdahale ederken demokrasiyi bahane edenler Mısır'daki demokrasiyi menfaatleri için Sisi'nin diktasına feda etmiştir. 

     Şimdi Sisi'nin yaptığı devrimin intikamı almak. Allah dilerse o güzel insanlar bir firavunun elinden şehadeti tadar ama insanlar can verse de fikirler hep yaşar.

    Allah hakkımızda hayır olanı versin.






20 Mayıs 2015 Çarşamba

Başkanlık Sistemi: Tüm Söylenenleri Unutun

     Başkanlık sistemini Turgut Özal'dan sonra ülke gündemine tekrardan taşıyan Erdoğan oldu. Ve maalesef tüm ülke başkanlık sistemini Erdoğan taraftarlığı yada karşıtlığı üzerinden değerlendirdi. Karşıtları başkanlık sistemini diktatörlükmüş gibi sunmaya gayret gösterdi. Bu eleştiriler de Erdoğan'ın tek adamlığının etkisi tabi ki yadsınamaz.

     7 haziran seçimleri bir başkanlık sistemi referandumuna dönüşmüş durumda. Tüm muhalefet Erdoğan'ı başkan etmemek üzere anlaşmış durumda. Yıllardır meydanlarda üniter sisteme eleştiriler düzen, yerinden yönetim diye yeri göğü inleten HDP bile parlamenter üniter sistem savunucusu oldu çıktı.

     Erdoğan da başkanlık sistemini yanlış anlamış durumda. Amerikan tipi başkanlık sistemini eleştirirken "Bizde öyle bir başkanlık sistemi olamaz. Bakın Obama'ya istediği kararları çıkaramıyor Temsilciler meclisinden. Bizim sistemimiz Türk tipi olacak." ifadelerini kullanarak tüm yetkileri üzerinde toplayan bir başkan olma hayalini dile getiriyor.

     Şimdi size tüm bu tartışmalardan uzak bir başkanlık sistemi tarifi yapacağım:

     Başkanlık sistemi yürütme, yasama ve yargı erklerinin keskin çizgilerle birbirinden ayrıldığı bir yönetim sistemidir. Başkan halkın oylarıyla seçilir ve kendi seçeceği bakanlarla birlikte kuracağı hükümet yürütme erkini oluşturur. Meclis ise yasama erkini oluşturur ve vekiller devletin işleyişini düzenleyen kanunları çıkartır ve hükümeti belirli kurallar içerisinde denetler. Herhangi bir seçim barajına ihtiyaç yoktur çünkü hükümet meclis içerisinden kurulmadığı için yönetimde istikrar sorunu bulunmamaktadır. Böylece her siyasi düşünce kendisini mecliste ifade edebilmektedir. Bu da temsilde adaleti sağlamaktadır. Yargı ise siyasetten tamamen bağımsız yargıçlardan oluşmaktadır.

     Başkanlık sistemi; yerelde vali belediye başkanı ikilemini seçilmiş vali ve güçlü yerel yönetimlerle aşabilecek tek sistemdir. Mardin'in Konya'nın İzmir'in derdini Ankara duyuncaya kadar yerelde seçilmiş vali çözecektir. Böylelikle Manisa'da donda mahsulü zarar gören çiftçi destek primi almak için soluğu Ankara'da almayacaktır.

    Son olarak Başkanlık sistemini siyasetçilerin tüm konuştuklarını unutup sağlam kafayla değerlendirmenizi istirham ediyorum.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Afyon Çimento'nun Alanı Afyon'un Şehirleşmesi İçin Büyük Fırsat


    Afyon Çimento 1957 yılında işletmeye açılan, şehrin istihdamına büyük katkı sağlayan bir şirket. 288.000 m2 alan üzerine kurulu tesis teknoloji değişikliği nedeniyle Halımoru köyüne taşınıyor ve 2016 yılı başında yeni yerinde hizmete geçmeyi planlıyor.

    Eski Otogar karşısındaki alan 288.000 m2'lik yüz ölçümüyle şehir merkezindeki en büyük alan. Yapılacak imar planı değişiklikleriyle Afyon'un ihtiyacı olan konut stokunu rahatlıkla karşılayabilir. Gerekli inşaat teknikleri kullanılarak yüksek binalar yapılabilir. Hatta Belediye Çimsa ile anlaşıp serbest yükseklik karşılığında güzel bir şehir parkını Afyonlulara kazandırabilir. Afyon'da emlak fiyatlarının ateşinin düşmesi için en az mevcut konut miktarının yarısı kadar daha konut inşa edilmeli. Afyon şehri Vali ve Belediye Başkanının öncülüğünde bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. Çimento fabrikası alanı Sabancı Holding için sadece bir arazi olabilir ama Afyonkarahisar'ın büyükşehir olma vizyonu yolunda önemli bir adımdır.

    Görüşmek üzere...

17 Mayıs 2015 Pazar

Gişe de bazen yalan söyler : Deliha

     Uzun bir aradan sonra geçen hafta film izleme şansı buldum. İlk izlediğim daha doğrusu izlemeye çalıştığım film Deliha oldu.

     Deliha filmi başrol Gupse Özay üzerinden dönüyor. Gupse gerçekten iyi bir oyuncu ama Deliha karakteri tam bir dişi Recep İvedik olmuş. Şimdi Şahan Gökbakar'ın da hakkını yemeyeyim. Recep İvedik serisinin ilk iki filmi basit de olsa en azından güldürüyordu. Şimdi diyeceksiniz ki Recep İvedik'e gülüyorsun da Deliha'yı neden beğenmedin diye. Belki de bir kadına yakıştıramadım o kabalıkları. Bir de Deliha karakterinin kabalığı dışında hiç bir komikliği yoktu hatta iticiydi. Leyla ile Mecnunda oynadığı tamirci çırağı Hidayet karakteriyle bende torpilli olan Cihan Ercan'ın samimi oyunculuğu filmi biraz toparlamış. Ama işin daha da ilginci filmi yaklaşık bir buçuk milyon kişi izlemiş ve bir çok sinema sitesinde izleyiciden olumlu puan almış.

     Deliha'dan sonra senaryosunu Engin Günaydın'ın kendisinin yazdığı ve başrolünde oynadığı İçimdeki Ses filmini izledim. Arada ciddi bir özen ve kalite farkı olduğunu baştan belirtmeliyim. Engin Günaydın kendisi gibi muhafazakar bir ailede büyüyüp büyükşehirde bocalayan içine kapanık Selim karakteriyle Batılı bir ailede daha rahat büyüyen aklına eseni yaşayan Ayşıl karakterinin birbirine aşık olmasını ve karakterlerde yaşanan değişiklikleri anlatan bir senaryo yazmış. Ve gerçekten de hem Engin Günaydın hem de Leyla Tuğutlu rollerinin hakkını vermişler. Ama film gişe de karşılığını 400 küsür bin seyirciyle almış. Gişenin gerçekten adaleti yok.

Görüşmek üzere...

Afyon'a bahar geldi, doldu pazar tezgahları

     Uzun bir kıştan sonra nihayet bahar geldi, havalar ısındı. Pazar tezgahları dolup taşmaya başladı.

     Afyon'un merkez mahallelerinde neredeyse haftanın her günü pazar bulabilirsiniz. Daha bir kaç ay önce eski otogarın arkasında açılan kapalı pazar yeri gayet düzenli ve temiz. Çarşamba günleri açılıyor. Arabalarıyla gelenler araçlarını pazar yeri önündeki açık park alanına bırakıp alışverişlerini yapabilir. Kapalı pazar yerine girmeden hemen sol arada köylü teyzelerden taze süt, peynir, yoğurt, kaymak, yumurta ve değişik otlar alabilirsiniz. Pazar yerinin arka tarafındaki balıkçılarda ise kış mevsiminde deniz balıkları, yazın ise yörede tutulan sazan ve alabalık çeşitlerini bulabilirsiniz. Giriş katında sebze-meyve, üst katında ise giysi, ayakkabı ve zücaciye alışverişlerinizi yapabilirsiniz.

     Cumartesi pazarı ise Sahipata'da fuar alanında kuruluyor ve Afyon'un en büyük pazar yeri. Çarşamba pazarına göre fiyatlar daha uygun. Belediyenin kaldırdığı kırmızı otobüsler sadece kadınlara hizmet veriyor ve rahat bir şekilde pazar yerine ulaşmalarını sağlıyor. Diğer yerel yönetimlere örnek olacak bir davranış.

      Şehir merkezindeki diğer pazar yerlerinin nerede hangi gün kurulduğunu buradan okuyabilirsiniz.

     Görüşmek üzere...




15 Mayıs 2015 Cuma

HDP Meclise, MHP AK Partiyle Koalisyona

     Seçim öncesi anketler havada uçuşuyor. Her parti finansmanını sağladığı şirketlere kendini başarılı gösteren anketler yaptırıyor, öyle tarafsız anket yok sizin anlayacağınız.

     Seçim öncesi yapılan tüm hesaplarda kilit parti HDP. Öyle ki HDP'nin barajı geçmesi demek bir çok anket firmasının hesabına göre Ak Partinin kıl payı tek başına iktidarı kaçırması demek. HDP'nin baraj altında kalması ise Ak Parti'nin yine bir kaç milletvekili ile 330 referandum barajını geçmesi demek. Bu da Erdoğan'ı başkanlık sistemi noktasında umutlandırabilir. Tabi ki referandum da bıçak sırtı (%50-50 bandında) Ama görünen o ki Ak Parti hiç bir halükarda anayasa değişikliği yeter sayısı olan 367 milletvekillini bulamıyor.

     HDP seçim barajını aşması durumunda mecliste yaklaşık 60 milletvekiliyle temsil edilecek. HDP'ye en yakın duran parti CHP gözüküyor ama iki partinin sandalye sayısı hükümet kurmak için yeterli değil. Böyle bir hükümette MHP'nin yer alması veya dışarıdan desteklemesi imkansız siyasette var oluş felsefelerine ters. Aynı şekilde CHP-MHP koalisyonuna HDP'nin de destek vermesi mümkün değil.

     Ak Partinin seçimden birinci parti olarak çıkması kesin gözüküyor. Ama HDP'nin barajı aşması durumunda Ak Partinin bir kaç milletvekili ile 275 bandının altında kalması yüksek ihtimal. Böyle bir durumda Ak Parti ya diğer partilerden 5-6 milletvekili transfer etmeye çalışacak (Türk siyaset tarihi yeni bir "Güneş Motel olayı" ile karşı karşıya kalabilir.) ya da diğer üç partiden biriyle ortak hükumet kuracak. Her iki ihtimalde de Erdoğan'ın başkanlık sistemi projesi rafa kalkacak.

     Ak Partinin CHP ile ortak hükumet kurması tamamen ihtimal dışı. Bu hükümet ihtimali her iki partinin isteyerek oluşturduğu iki kutuplu siyasetin sonunu getirebilir ki bunu ne CHP ne de Ak Parti ister. Ak Partinin bu zamana kadar çözüm sürecini birlikte götürdüğü HDP ile hükümet kurması Erdoğan'ın ve Demirtaş'ın karşılıklı sert açıklamalarından sonra imkansız. Aynı zamanda Ak Partinin içerisindeki milliyetçi muhafazakar kesimin tepkisinden çekinecek olan Davutoğlu'nun bu riski alacağına sanmıyorum. 

     Erdoğan'ın milliyetçi açıklamalarına ve MHP kurmaylarının bir taraftan hükümeti sert bir şekilde eleştirirken diğer taraftan hükümetin projelerine sahip çıkmasına ve Ak Partiyle koalisyona kapılarını tam olarak kapatmamasına bakılırsa, HDP'nin barajı geçmesi durumunda, seçim sonrası en güçlü ihtimal Ak Parti-MHP koalisyonu olarak gözüküyor. Ak Parti-MHP koalisyonu; Ak Partiye en az zararla seçimden çıkma şansını ve iktidarını devam ettirme imkanını verirken MHP'ye ise alacağı bir kaç icracı bakanlıkla kendini gösterme ve oy oranını arttırma imkanı sağlayacaktır.

     Sonuç olarak HDP'nin barajı geçmesi MHP'yi Ak Parti'ye iktidar ortağı yapabilir. Siyasetin cilvesi işte...

14 Mayıs 2015 Perşembe

Belediye Başkanı Çoban'a Öneriler

     Yaşadığım şehirlere, hep daha da güzelleşmesi için neler yapılabilir gözüyle baktım. Afyon için de kendimce önerilerimi sizlerle paylaşmak isterim.

     Afyon'da sokaklar temiz, öyle yol kenarlarında çöp yığınları göremezsiniz. Şehir merkezinde mahalle sakinleri çöplerini belediyenin belirlediği saatler (akşam 8-9) dışında dışarı çıkartmıyor. Belki yeteri kadar geri dönüşüm kutusunun (plastik, kağıt, cam) olmaması bir eksiklik olarak not edilebilir. Tabi geri dönüşüm kutularını koymak da yetmiyor bilincin halk da yerleşmesi vakit alıyor. Afyon kendiliğinden dönüşen bir şehir, birçok yerde inşaat çalışmaları devam ediyor. Hafriyat kamyonları sokakları toz toprak içerisinde bırakıyor. (Özellikle de Afyon park Avm inşaatı çevresi)

     Şehir içerisindeki otobüs durakları gayet güzel olmuş. Ama otobüs durakları isimlendirilir ve belediyenin internet sitesindeki kent rehberiyle entegre edilirse özellikle Afyon'a ilk kez gelenler için çok iyi olur. Kent Rehberinde yapılacak ufak değişikliklerle internet üzerinden gideceği güzergahı seçecek olan vatandaş hangi otobüslere nereden binebileceğini öğrenmiş olur.

     Afyon'un sembollerinden olan Karahisar kalesi 226 m yükseklikte ve ulaşmak için 565 basamak çıkmanız gerekiyor. 2014 yılı ocak ayında Afyon Belediyesi kaleye olan ulaşımı kolaylaştırmak için gazetelere ilan vererek çözüm önerileri aramış ama üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen şu an için yapılan bir şey yok. Afyon Belediyesinin proje ve ihale süreçlerini hızlandırıp Karahisar kalesini daha ulaşılabilir kılması Afyon'un vizyonu için şart. Afyon manzarasını izleyen vatandaşlar projelendirilecek teras kafede Afyon'un meşhur lokumu eşliğinde çayını kahvesini yudumlayabilir.

     Afyon şehir merkezinde ciddi şekilde yeşil alan ve oyun parkı ihtiyacı var. İnsanların soluklanabileceği, çocukların oynayabileceği şehir parklarının yapılması Afyon için elzem.

      İnşallah aklıma geldikçe önerilerimi yazmaya devam edeceğim.


13 Mayıs 2015 Çarşamba

Neden Herkes HDP'ye El Verdi?

     Türkiye'de 2014-2015 seçim sezonunun son raundu 7 Haziranda milletvekilleri seçimleriyle olacak. Seçim propagandaları kapitalist ekonomi modelinin sonucu giderek derinleşen gelir eşitsizliği sebebiyle ekonomik vaatler üzerinden ilerliyor. Özellikle CHP resmi ideolojinin muhafızlığını yapmayı bırakıp Erbakan'ın eski talebesi Mehmet Bekaroğlu'nun etkisiyle "adil düzen" vurgusu yapıyor. MHP'de de durum aynı; emekliye, yaşa takılanlara, askeri ücretliye vaatler vaatler vaatler....

     Asıl ben size bugün HDP'nin üzerine konulan büyüteçten bahsedeceğim. Paralelcisinden Ulusalcısına, Kapitalistinden Komünistine herkes HDP'ye destek çıkar durumda. Neden ise belli "şu Ak Parti iktidarından kurtulalım da nasıl olursa olsun." zihniyeti. Zamanın da Numan Kurtulmuş'un Has Partisi'ne aynı destek gelmişti malum kesimlerden. Ama bu sefer iş biraz farklı. Üst akıl; MİT Başkanı'nı göz altına alma çabaları ve gezi olayları ile hile ve cebir ile iktidardan indiremediği Ak Parti'yi yeniden tek başına iktidar yapmak istemiyor  ve en az iki ortaklı bir koalisyon arzuluyor. Hangi parti olursa olsun birbirine yakın fikriyattaki kadroları Türkiye'deki rantlarından pay vermeden dışarıdan kontrol altına almaları, baskı altına tutmaları çok zor. Ak Parti iktidarlarında Erkan Mumcu, Abdüllatif Şener ve en son Abdullah Gül üzerinden denediler ama başaramadılar o yüzden yürütme erkinde en az iki kutuplu bir yapı olmalı. 

     TV'lerde en fazla Davutoğlu ve Erdoğan'ı görüyoruz. Bu Türkiye'deki iktidar-medya ilişkisinin rutin sonucu. Ama işin ilginci iktidardan sonra en fazla basında yer alan ikinci parti; Ana muhalefet partisi CHP veya MHP değil daha düne kadar bölge partisi olmakla itham edilen HDP. Cnntürk'te ve türevlerinde haftanın en az iki üç günü ya Demirtaş ya eşbaşkanı Yüksekdağ ya da yardımcıları prime time kuşağında konuk. Daha düne kadar PKK'nın yurtlarını yaktığı paralel yapının kanallarında istinasız her gün Demirtaş'a övgüler diziliyor. Öyle bir Demirtaş portresi çiziliyor ki sanırsınız barış güvercini. 6-7 Ekim olaylarında PKK'nın yaramaz çocuklarıyla iş tutan onlarca masumun ölümüne sebep olan Demirtaş gitmiş yerine bu ülkede yeniden barışı demokrasiyi tesis edecek bir hümanist kurtarıcı gelmiş.

     Demirtaş bir birinden farklı kesimlere aynı anda zeytin dalı uzatmaktan yılmış durumda. Güneydoğu'da demokratik özerklik, Ege'de laik parlamenter sistem. Anadolu'da çiftçilerle komünist, Antalya'da lüks otellerde iş adamlarıyla kapitalist. Tunceli'de Diyanet'i kapatacağız, Elazığ'da İnanç İşleri Başkanlığı...... Öyle kolay değil nerede ne söyleyeceğini bilmek. Meydanları karıştırıverirse  yandı. Düşünsenize Tunceli'de söyleyeceğini İzmir'de söylediğini, o meydandan çıkartmazlar adamı. Hani Erdoğan'ın siyaset hayatındaki açıklamalarını derleyip yapılan bir başbakan iki Erdoğan videoları var ya aynısını Demirtaş için yapsalar bir eş başkan kaç Demirtaş olur? vallahu-alem.

     En son seçime birlikte girdikleri sol blokta bile HDP'nin sol bir parti mi yoksa Kürt faşist partisi mi olduğu tartışması sürerken cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana bir Türkiyelileşme projesi aldı başına gidiyor. Her fikirden Kürt kardeşlerimin mecliste olmasını isteyen, temsilde adaletin barajla ipotek altına alındığına inanan biriyim. Ama küresel güçlerin Türkiye'deki işbirlikçileri Doğan medyası ve Paralel yapının HDP'yi barajın üstüne iteleme çabasından tedirginim. Bu işbirlikçiler hiç bir zaman kendi çıkarlarından başka bir şeyi düşünmediler.

     Önümüzdeki günlerde de seçim sonrası meclis aritmetiği üzerine bir şeyler yazarım inşallah. Hakkımızda hayrola....

12 Mayıs 2015 Salı

Afyon'da Nereden Ne Alınır?

     Bugün size Afyon'da nereden ne alınır nerede ne yenir onları anlatmaya çalışacağım. Afyon ege kültürüyle iç anadolu kültürünün kesiştiği bir yer. Bu durum yemek kültürüne de yansımış. Afyon mutfağında iç anadolunun et yemekleri ve hamur işi büyük yer tutmakla beraber daha önce yemediğiniz sebze yemeklerini burada tadabilirsiniz. Semt pazarlarına çıktığınızda bir çok ot çeşidi (ekşimen, haşhaş otu, ebe gümeci, güneyik, ısırgan...) görebilirsiniz.

     Afyon deyince akla ilk sucuk, kaymak, lokum ve haşhaş gelir herhalde. Afyon'da neredeyse her kasap kendi sucuğunu yapıyor. Sucuğun lezzeti; içinde kullanılan ete, yağ oranına, baharat miktarına göre değişiyor. Sizde kurban etlerinizden kasaplara sucuk doldurtabilirsiniz. Hatta siz de buradaki tarife göre damak tadınıza uygun kendi sucuğunuzu yapabilirsiniz. Tarif için tıklayınız. Afyon'da bir çok sucuk markasını deneme şansı bulduk, bizim damak tadımıza uyan ise Ahmet İpek Sucukları (36 TL/kg) (Uzun çarşı girişi sağda) oldu. Afyon'da et fiyatları (32-34 TL/kg) da uygun. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere göre yüzde yirmi daha ucuz. Sakatat tercih edenler için ise Doğan Ciğercisinin ürünleri taze.

     Afyon'da lokum ve kaymak şekeri için tercih edebileceğiniz adres ise Yayla Lokumcusu (uzun çarşı sağdan ilk ara) özellikle kaymaklı lokumunu (17 TL/kg) denemelisiniz. Ama şimdiden söylemeliyim ki en az yarım saatlik bir kuyruğa hazır olun. Bana kaymak şekeri çok ağır geldi ama yine de güzel. Süt kaymağını (7-8 TL/kutu) çarşıdaki bir çok dükkanda bulabilirsiniz ama hepsi aynı marka kapalı ambalajda ve biraz fabrikasyon geldi bana yine de büyük şehirlerdekilere göre gayet iyi. Ben ise size bir pazar yeri bulup kaymağınızı (5 TL/tabak) köylü teyzelerden almanızı tavsiye ederim. Aynı zamanda pazarda taze süt, yoğurt, köy peyniri, yumurta da bulabilirsiniz.

     Afyon'da haşhaşlı, ıspanaklı, patatesli bükme gibi hamur işleri almak için ise herkesin ortak fikri Hisar Ekmek (tarihi PTT karşısı hatta biraz çaprazı). Pasta almak için ise Gülyurt'u (uzun çarşı girişi solda) tercih edebilirsiniz. Özellikle bademli ananaslı pastasını tek geçerim. Hülya Pastanelerini de öven çok oldu ama daha deneyemedim deneyince yazarım inşallah. Tatlı almak için ise kaymaklı ekmek kadayıfında Aftat (uzun çarşı girişi solda), baklavada Kahramanmaraşlı Şahin Usta (tarihi PTT karşısı) tavsiye edilir.

      Görüşmek üzere...

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Darbeci Kenan'a Devlet Töreni Yakışmaz

     Kenan Evren Paşa son ve daimi ikamet yeri olan ahirete 98 yaşında kavuştu. Evren Paşa 1980 darbesinin mimarı, önünde herkesin dik çöktüğü diktatör, arkasından ağlayan oldu mu bilmem ama ben öldüğüne üzüldüm; daha da yaşamasını, can çekişmesini, bir yüz yıl daha sürünmesini isterdim. Bu ülkedeki adalet düzenine inanmadığım için; adalet sağlanmadan, yaptıklarının hesabını vermeden hapse girmeden öldü edebiyatı yapmayacağım. Çünkü biliyorum ki Yüce Allah'ım (c.c); yüzlerce kişi öldüren, binlerce kişiye işkence eden, gözaltılarda kaybeden bir insan müsvettesine gereken cezası verecektir. Sadece göz altılarda çocuklarını kaybeden cumartesi annelerinin hakkına karşılık terazisine ne koyabilecek ki?

      Devlet hep katıdır. Hani bir şey söyleceksen önce bir destur çekmen bin düşünüp bir rica etmek gerekir ki derdini anlatabilesin. 1995’ten beri yakınlarının katillerini, çocuklarının mezar yerleri soran Cumartesi Anneleri’ne devlet cevap verdi mi? Kaale bile almadı almamaya da devam ediyor. Darbecilere bile yargı yolu tam 30 yıl sonra 2010 yılında açıldı.

      Ak Parti hükumetleri (özellikle ilk iki hükumet dönemi) bu ülkedeki bir çok anti demokratik uygulamaya son verdi. OHAL'in kaldırılması, karakollarda işkencesinin rutin uygulama olmaktan çıkarılması, DGM'lerin kapatılması, 301. madde değişikliği vb. ciddi ve önemli reformlardı. Ama şu katile devlet töreni düzenleme saçmalığı nereden çıktı Allah (c.c) aşkına. 

     Sayın Başbakanım annenizi bu kadar severken, anneleri hep ayakları öpülesi insanlar olarak görürken (en son reklam filmi gerçekten güzel olmuş bu arada) binlerce anneyi üzen, kahreden, ocağına ateş düşüren bu zata 'vatandaşın' parasıyla tören düzenlemek içinize siniyor mu? Başbakanım bakanlar kurulu toplayın ve bu ucube töreni düzenlememe kararı alın ve tarihe geçin. Ahmet Hocam başbakan kimliğiniz buna izin vermiyorsa devlette teamüller var diyorsanız bu gece için apoletlerinizden kurtulun ve sadece bir alim olarak bir baba olarak karar verin.

     Farklı Başbakan Ahmet Hocam'a selam ile....

10 Mayıs 2015 Pazar

Afium'a dair

     Afyon şehir merkezinde şu an için bir AVM yok. (Afyon Park Avm'nin inşaatı eski otogar alanında devam ediyor ve eylül ayı gibi açılacak.) Ama dolmuşla yirmi dakika mesafede birbiriyle karşılıklı konumda Özdilek ve Afium var. (Malesef servisi yok.) Afium'u gezme şansı buldum bugün size ondan bahsedeceğim. Özdilek'e gidince ona dair de yazarım inşallah.

     Afium'da birçok markanın (LC Waikiki, Mango, Accort, Adidas, Adil Işık, Altınyıldız......Yards) mağazası mevcut. Aynı zaman da sinemaya gidebilir çocuklarınızla bowling salonu ve oyun alanlarında eğlenceli vakitler geçirebilirsiniz. 5M Migros'ta market alışverişinizi yapabilir, Tekzen'den evinize bir şeyler alabilirsiniz.

     Afium'da yemek yiyebileceğiniz Bay Döner'inden Köfteci Ramiz'e, Mado'dan Özsüt'e kadar bir çok bilindik restaurant mevcut. Biz ise Müstakbel Kebap'ta İskender yedik. Hizmet kalitesi ve restaurantın düzeni güzel ama lezzet kalitesi vasat yine de Afyon'da yabana atılmayacak bir alternatif.

     Tekrar görüşmek üzere...

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Dayton'un Tutsağı Bosna: Zvornik Özelinden Genele

     Yugoslavya, evet biz zamanların doğal kaynakları, sanayisi ve insan gücüyle güçlü dinamik ülkesi. Avrupa'nın 'medeni' devletleri tarafından halklarının arasına kandan sınırlar çekileli yaklaşık 20 yıl oldu. Yüzyıllarca kardeşçe yaşayan Boşnaklar, Hırvatlar, Sırplar, Slovenler, Makedonlar şimdi ayrı ve birbirine düşman.

     1992-1995 yıllarında 50 bin kadına sistematik şekilde tecavüz edildiği, iki milyon kadar insanın yurdundan sürüldüğü, yüz binden fazla insanın hayatını kaybettiği BM gölgesindeki Sırp Çetnik katliamının üzerinden tam yirmi yıl geçti. Aynı zamanda Batı'nın Boşnakların ayaklarına pranga taktığı Dayton 'sözde barış' antlaşmasının üzerinden de. Dayton'a büyük bir parantez açmak gerekirse: 

       Dayton Anlaşması’na göre ülke Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti iki entiteye ayrılmış durumda. Bunlardan nüfus bakımından daha az homojen olanı (yüzde 70 Boşnak, yüzde 28 Hırvat, yüzde 1 Sırp) Bosna-Hersek Federasyonu da kendi içerisinde 10 kantona bölünmüş. Her iki entitenin altında ayrıca yerel yönetimlerden sorumlu belediyeler var. Böylelikle ülkenin idari yapısı devlet, entite, kanton ve belediyeler şeklinde dört katmandan oluşmaktadır. Her bir katmanın kendi meclisi var ve devlet, entite ve kantonlara ait ayrı ayrı anayasalar ve meclis ve bakanlar kurulları var. Yani ülkede onlarca bakan, onlarca vekil ve yüzlerce üst düzey bürokrat var. Bu yüzden de ülke yönetimine içinden çıkılmaz bir karmaşa hakim. Bosna-Hersek’te ülke yönetimi üç etnik kurucu unsur (Boşnak, Sırp ve Hırvat) arasında güç paylaşımı esası üzerine kurulmuş durumda. Üç etnik grup siyasi kurumlarda, bürokraside ve devlet dairelerinde belli oranlarda temsil edilmesi zorunlu. Siyasetçiler veya bürokratların oturacakları koltukları mensup oldukları etnik kimlik belirliyor. Bu da ülke siyasetinin milliyetçi çizgi debelenmesine yol açıyor. Bosna Hersek'in sadece IMF'ye olan borcu 594.31 milyon avro, İşsizlik almış başını gidiyor. Daha geçen aylarda halk sokaklara döküldü. Ama ülke hazinesi ülke bürokrasinin maaşını bile ödemekte zorlanıyor. Bütün bu ortak sosyo-ekonomik sıkıntılara rağmen siyasi partilerin tek derdi mensup oldukları soydaşlarına şirin gözükmek.

       Gelelim geçen haftaya Zvornik'te bir Sırp karakolu basıldı ve 2 Sırp polisi yaralandı ve bir Sırp polisi saldırganla beraber yaşamını yitirdi. Saldırganın adı Nerdin İbriç; 24 yaşında Boşnak bir genç. Ölen genç henüz 1 yaşındayken babası Seyfi İbriç, 1992 yılında Zvornik’te Sırp Çetnikler tarafından kurşuna dizilerek katlediliyor. Nerdin İbriç, annesi ile birlikte uzun yıllar mülteci kamplarında yaşıyor savaşın ardından da ise Zvornik’teki Kuçiç Kula köyüne dönüyor. Zor koşullarda büyüyen genç Dayton'un esir aldığı ülkenin yüzde 65 işsiz nüfusundan sadece biri. Ve netice bilindik son; İbriç kendini bir anda Vehhabilerin arasında buluveriyor. Öldürülen 48 yaşındaki Sırp polis ise Byelyina bölgesinde Boşnak sivillere karşı işlenen soykırımda rol olan bir savaş suçlusu. (Belki de babasının katili)

       Gelelim Bosna'da yürekleri ağızlara getiren bu olayın asıl sebebine: Yaşanan soykırımın üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen adalet karşısında hesap veren katil sayısı sadece 500. O katiller tecavüzcüler şimdi halkın arasında ellerini kollarını sallaya sallaya mağdur ettiklerinin yüzüne baka baka geziyorlar. Geciken adaleti , mağdurların çocukları kendini canları hiçe sayarak sağlamaya çalışıyor. Bosna'da yeniden gözyaşı ve kan akmaması için adalet sağlanmalıdır.

8 Mayıs 2015 Cuma

Afyon'da Hıdırellez ve Uçurtma Şenliği


     06 Mayıs çarşamba günü Afyonkarahisar Belediyesinin düzenlediği uçurtma şenliklerine katılmak üzere ilk kez Hıdırlık'a gittik. Hıdırlık Afyonluların piknik yapabileceği çocuklarıyla beraber nefes alabilecekleri güzel bir mesire alanı. Hıdırlık'a bebek arabası, tekerlekli sandalye veya bisikletleriyle gideceklerin Yüksel et'in olduğu köşeden asfalt yolu kullanmaları tavsiye edilir. Müzenin yanından çıkan yol antik görünümlü taşlarla döşenmiş güzel de olmuş aslında ama engelli, bisikletli ve çocuklu vatandaşlarda düşünülüp en azından bir kaldırım yapılabilirdi.

     Uçurtma şenliğine biraz gecikmeyle yokuş yukarı zorlu bir yolculuk sonrasında varabildik. Özel Park Koleji Halk Oyunları Ekibinin gösterisi gayet güzeldi. Daha sonrasında dereceye giren yarışmacılara Afyon Valisi Hakan Yusuf GÜNER ve Belediye Başkanı Burhanettin ÇOBAN tarafından ödülleri verildi. Hatıra fotoğrafı çekilirken Vali ve Belediye Başkanının hemen önünde yaşanan protesto şoku hemen atlatıldı. (Yarışmacının üç boyutlu uçurtması uçamadığı için elenmişti. Buna kızan genç protokolün önünde uçurtmasını paramparça etti.)

      Gelelim Belediye Başkanı Burhanettin Bey'in fark etmeden yaptığı nezaketsizliğe. Burhanettin Bey en güzel uçurtma ödülünü alan uçurtmayı bir çocuğa hediye etmek istedi ve tribünlere dönerek anne veya babasını kaybetmiş çocuk var mı diye sordu. Başkan kürsüye çıkmadan bu organizasyon tamamlanıp uçurtmanın kime hediye edileceği belirlenemez miydi? Yahut daha sonrasında da hediye edilecek çocuk "sessizce" belirlenemez miydi? Başkanın kurmayları ne işe yarar o zaman?  Öksüz kardeşimizi rencide etmeye hakkımız var mı? Anlaşılan ülkemiz siyasetçilerinin bürokratlarının daha öğreneceği çok nezaket kuralı var.

      Dönüş yolunda gördüğüm bir eksikliği de bir kaza neden olmadan önlemi alınsın diye paylaşarak yazımı bitireyim. Dem Kafe'nin hemen yanındaki şelale gerçekten güzel görünüyor. Ama çıkış için engelli rampası unutulmuş ve daha da elzem olan bir tarafında havuz olmasına rağmen epeyce yüksek olan merdivenlere korkuluk yapılmamış. İlgililerin dikkatine!

      Görüşmek üzere....

7 Mayıs 2015 Perşembe

Falaşalar: Habeşistanlı "Siyah Yahudiler" Hz. Ebubekir'ini (RA) Bekliyor.

     Bugün size bir kaç gündür gündemi meşgul eden İsrail'deki Etiyopyalı (Habeşistanlı) yahudilerden Falaşalardan kendi tabirleriyle beta israel'den bahsedeceğim.

     Çocukluğumdan, asrı saadetin yıldızlarını tanımaya başladığım günlerden ve özellikle Çağrı filmini izlediğim günden beri Hz. Bilal-i Habeşi'nin yeri hep ayrı olmuştur. Her gördüğüm siyahide Hz. Bilal'i arar gözlerim tıpkı onunla kucaklaşacakmışım gibi sarılmak isterim herbiriyle, bilirim ki o sert yaradılışlarının altında derin bir çile var, bilirim ki kuş gibi naiftir yürekleri. Bir anda Hz. Bilal'in ezanı okurken ki heyecanı canlanır gözlerimde... Ve özür dilemek isterim tüm beyazların adına defalarca; Ruanda, Namibya, Cezayir, Angola, Kongo, Libya, Tanzanya, Mozambik, Kenya, Gana, Gambiya... Afrika'nın neredeyse her karışında yapılan kıyımlar için.

      İsrail'deki protesto haberlerini de aynı üzüntü içerisinde okudum. Ve bitmedi mi siyahların beyazlardan çektiği zulüm diye haykırdım boşluğa. Ama zalim dünyanın en vahşi katili İsrail olunca hiçte şaşırmadım.

      1984'den itibaren ilk önce Filistin'e karşı nüfus üstünlüğü sağlamak daha sonraları orduda ve ağır işlerde "köle" olarak çalıştırılmak için bayağı hesaplarla İsrail-ABD işbirliği ile Filistin topraklarına taşındılar. Şu anda çoğunluğu İsrail'in Filistin topraklarında işgal ettiği yerleşim yerlerinde ve çiftliklerde yaşamaya çalışan 130.000'e yakın Falaşa var. Topraklarındaki sıkıntılardan kaçarken bir sahte cennet gibi gözüken İsrail onlar için cehenneme dönmüş durumda. Göç ettirilmeden önce uzun sözde akademik araştırmalarla gen haritaları çıkartılıp zorla arı yahudi ırkına dahil edilen Falaşaları halen beyaz yahudiler kabullenmiş değiller. Onlara göre bu kavruk tenli köleler kendi asil güzel ırklarından olamazlar. Devlet sözde Falaşaları sahiplense vatandaşlık verse de nerede beyaz yahudilerin yapmak istemediği işler varsa onları yaptırıyor ve üçüncü sınıf insan muamelesi yapıyor. Aslında protestolara sebep olan Etiyopyalı askeri döven İsrailli polis sadece bir kişiyi değil İsrailli beyaz yahudi toplumunu temsil ediyor.

      Yeniden başladığım noktaya dönersem her ne kadar Siyonist İsrail zihniyeti berrak zihinlerini zehirlemiş olsa da İsrail için en ön cephede savaşmak zorunda kalmış olsalar da özünde iyi çocuklar Falaşalar. Onlarda Hz. Ebubekir'lerini bekliyorlar İsrail'in elinden kurtulmak için tıpkı Hz. Bilal gibi. 

       İşte bu yüzden daha da yakından ilgilenmeliyiz onlarla. Kendi küçük dünyalarına sıkışıp kalan tatlı su alimlerine hocalarına akademisyenlerine lafım:

Kaldırın başınızı o aptal bilgisayarlarınızdan. O saçma yarısı çalıntı akademik çalışmalarınızı bırakıp toparlanın düşün yollara. Tatlı suda oynaşmayı bırakıp dalın dalgalı okyanuslara ki bulduğunuz çözümlerle kazınsın adınız zihinlere.

       Sözümü Hakan Albayrak'ın dizelerine atıfta bulunarak bitirmek istiyorum:

        Her şey bir rüzgara bakıyor ağabey 
        Bakma esrar çekip mayıştıklarına
        Bir gün var ya bir gün bu habeşistanlı çocuklar 
        Bir gün yakacaklar tel avivi

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Afyon'da Ev Arama Sanatı

     Bugün sizlerle Afyon'da ev ararken edindiğim deneyimlerimi paylaşacağım. Afyon'da binalar genellikle 3 veya 4 katlı ve merkez mahallelerde her parsel dolu. Ancak eski binalar yıkılıp yerine yine aynı kat sayısında binalar yapılıyor. (Öyle büyük şehirlerdeki gibi 4 kat yık 10 kat yap uygulaması burada yok) Bu sebeple Afyon merkezde bitmeyen bir konut ihtiyacı var. Bu da kiralık daire sayısına da etki ediyor.

      Afyon'da şehir merkezinde oturayım işime devlet dairelerine yakın olayım diye düşünüyorsanız (Dumlupınar Mah, Marulcu Mah, Cumhuriyet Mah, Karaman Mah, Derviş Paşa Mah, vb.) düzgün bir dairenin (2+1 3+1) kira fiyatları 750-1000 TL aralığında ve bu binaların çoğunda afjet (jeotermal enerjiyle) ısınma sistemi var. Genellikle kira bedellerine afjet ısınma bedeli dahil oluyor. Dahil olmazsa her ay 100-200 TL bandında olacağını düşünebilirsiniz. Bazı binalarda da hala merkezi ısınma sistemi var. Bu binalarda ise apartman yöneticisinin tavrına göre yıllık veya aylık kömür bedeli ödeniyor.

     Şehir merkezine yürüme mesafesinde oturmayı düşünenler için Örnekevler ve Güvenevler mahalleleri uygun olacaktır. Her iki mahalle de nezih sakin ve temizdir. Komşuluk ilişkileri fena değildir. Kira bedeli olarak ise 600-750 TL'yi gözden çıkarmanız gerekir. Okul çağında çocuğu olanlar için bu iki mahallenin de okulları iyi.

      Sahipata, Eşrefpaşa, Kanlıca, Ali İhsan Paşa, Ataköy gibi mahalleler ise şehir merkezine bir minibüs mesafesindeki yeni yerleşim yerleri. Bu mahallelerde yeni daire bulma imkanınız daha yüksek (Mobilyası çok ve kaba olanlar dikkat etsin yeni yapılan dairelerin odaları daha ufak; ah bu müteahhitlerin 2+1'den 3+1 çıkartma gayretleri yok mu!) Kira bedelleri ise 450-600 TL aralığında değişiyor.

       Bir de Afyon'un Uydukent  gerçeği var. Şehir merkezine uzak bir semt olmasına rağmen "seçkin" insanların oturduğu bir muhit olduğu ve daireler 120 m2'den başladığı için kira bedelleri 1000 TL civarında. Uydukent aynı zamanda otogara ve yeni yapılan hastanelere yakın.

       Kiralık daire ararken yeterince vaktiniz yoksa (Sahipata, Eşrefpaşa, Kanlıca, Ali İhsan Paşa, Ataköy gibi mahalleler dışında) merkez mahallerde sahibinden ev arama çabasına girmeyin. Emlakçıya (sıkı bir pazarlıkla) 500-600 TL ödemeye kendinizi hazırlayın.

           Ev taşımak için Afyon'da en bilindik firma ise Eşit Nakliyat. Bunun da 2000-2500 TL aralığında bir bedeli olacaktır.

           Benden bugünlük bu kadar görüşmek üzere...
       

5 Mayıs 2015 Salı

Afyon'da Sizi Karşılayan Şirin Otogar: AFTAŞ



       Mart ayının ilk günleri Afyon çelik gibi soğuk... Afyon otogarı esnafın büyük gayretleri sonucu tertipli ve düzenli şirin bir otogar olmuş. Tuvaletleri lavaboları temiz. Şehir merkezine gidemeyecekler otogarın kendi markası adı altında (Aftaş) satılan lokum, pişmaniye, köy ekmeği vb. yöresel ürünlerden rahatlıkla alabilir.

      Otogardan merkez ilçe içerisinde bir kaç güzergahta karşılıklı ücretsiz servisler çalışıyor. Bazı güzergahlar saat başında bazıları ise buçuklu saatlerde. Belki bu servislerin sefer aralığı yarım saate düşürülebilir. Yoksa bir kaç dakikayla servisi kaçırıp bir saat beklemek zorunda kalabiliyorsunuz. 
   
       Asıl sıkıntı aslında merkez-otogar güzergahında: Durağa gelmeden önce bilet kestiğiniz acenteyi arayıp hangi durakta beklediğinizi söylüyorsunuz. Bu önemli yoksa gecenin bir yarısı taksi durağı aramak zorunda kalırsınız ki otogar merkeze uzakça bir yerde. Bir buçuk saat önce servise biniyorsunuz ve otobüs kalkış saatinden yaklaşık bir saat önce otogarda oluyorsunuz. Yolcular otogardan alışveriş yapsın yesin içsin diye mi öyle planlanmış bilmiyorum ama bir saat beklemek sıkıcı olabiliyor. İşte bu sebepledir ki gündüz saatlerinde herkes servisler yerine o güzergahtaki minibüsleri kullanıyor.

        Benden bugünlük bu kadar görüşmek üzere...

Meşhur Afyon Sucuğu Nasıl Yapılır?

Bugün sizlere Afyon'un meşhur lezzeti Afyon sucuğunun tarifini vermeye çalışacağım. Evinizde sucuk yapmak için; sucuk doldurma aparatı olan bir kıyma makinesi temin etmeniz gerekiyor. Kıyma makinesi bulamazsanız bir plastik bir huniyi sucuk doldurma işlemi için kullanabilirsiniz.

Sucuk yapımının en önemli kısmı gerekli olan malzemeyi bulmaktır. Kıymayı güvendiğiniz bir kasaptan alın.  (Afyon için Uzun Çarşıdaki Seçkin Kasabı tercih edebilirsiniz) Kıymayı alırken benden size tavsiye; kasaba sucuk yapacağınızı söyleyip yağlı kıyma almayın. Kasabınızdan az yağlı kıyma alıp kıymanın %25'i yani bir kilo kıyma için 250 gram iç yağı ilave edin. İç yağı olarak gömlek yağı kullanın. (Afyon'da gömlek yağını bedesten'in arkasında kasaplar çarşısında bulabilirsiniz. sırf iç yağı satışı yapan dükkanlar var.) Sıra geldi bağırsak almaya. Afyon'da yine bedesten'in arkasında kasaplar çarşısında iki tane bağırsakçı var oradan her bir kilo sucuk içi için 1 metre bağırsak alın. (Akşam erken saatten sonra ve pazar günleri kapalı.)

Şimdi sucuk içi için gerekli malzemeyi sıralayalım:

2 kilo dana kıyma (tek çekim)
yarım kilo gömlek yağı (tek çekim)
15 diş ezilmiş sarımsak
2 yemek kaşığı acı toz biber
2 yemek kaşığı tatlı toz biber
2 yemek kaşığı kimyon
2 yemek kaşığı karabiber
1 çay kaşığı yenibahar (isteğe bağlı)
2 buçuk yemek kaşığı tuz (kaya tuzunun öğütülmüşü tercih edilir.)

İlk önce aldığınız gömlek yağını kıymayla birlikte bir kez de siz çekin. Böylece kıyma ile yağ birbirine iyice karışır. Daha sonra yukarıda sıraladığım malzemeleri de ekleyip çiğ köfte yoğurur gibi iyice yoğurun. Tabi bu yoğun kıvamdaki sucuk içini rahat yoğurmak için ara sıra elinizi içme suyuna daldırarak ıslatın. Baharatın karışımın her yerine geçmesi için en az 20 dakika yoğurma işlemine devam edin. Daha sonra hazırladığınız için üzerini kapatıp serin bir yerde veya buzdolabında bir gece saklayın.

Sabah kalktığınızda ilk işiniz; bağırsakları içerisine bir çay bardağı sirke eklenmiş ılık suda 15-20 dakika bekletmek olsun. Daha sonra geceden hazırladığınız sucuk içinden bir miktar alıp tavada pişirin. Eksik olan malzemeyi tespit edip ekleyerek tekrardan yoğurun.

Şimdi sıra geldi hazırladığınız sucuk içini bağırsağa doldurmaya. Suda iyice yumuşayan bağırsağı; kıyma makineniz varsa aparatın ucuna, huni ile dolduracaksanız huninin ucuna geçirerek biriktirin, siz sucuğu bastıkça bağırsak açılarak dolacaktır. Kullanacağınız miktarda kangal haline gelince pamuklu yorgan ipliğiyle bağlayıp kesin.

Yaptığınız sucukları güneşsiz serin bir ortama bir hafta asın. Hava boşlukları olursa iğne ile delerek yok edin. Evet sucukların rengi hazır aldığınız sucukların renklerine benzemiyor değil mi gayet koyu renkteler. Şaşırmanıza gerek yok çünkü siz kırmızı renklendirici kullanmadınız ve gayet doğal ve lezzetli sucuklarınız oldu.

Ve en önemlisi sucukları dışarıda bekletmeye kalkmayın. Koruyucu madde kullanmadığınız için sucuklarda bağırsaktan başlayan beyazlanma olmaması için buzdolabında hatta dondurucu da bekletmeniz gerekiyor. Böylelikle sucuklarınızın daha uzun ömürlü olacaktır.

Afiyet olsun.



4 Mayıs 2015 Pazartesi

Başlarken

      Bismillahirrahmanirrahim

       Yazıma başlamadan önce ilklerin kusuru olmaz klişesine sırtımı yaslayarak en baştan sürç-i lisan edersek affola diyelim.

       Arkadaşlar ilk önce blog açmaktaki  niyetimi ortaya koyayım. Afyon'a geldiğim günlerden beri buralara dair bir şeyler okuyabileceğim internet sayfaları aradım ama bulamadım: Nerede yemek yenir, nereleri gezmek gerekir, elektrik su faturaları nereye yatırılır, ulaşım ağı nasıl işler vb.... Aradan bir zaman geçtikten sonra yaptığım gözlemleri paylaşacak bir mecra arayışına girdim ve bu arayış beni buraya sürükledi.

       Arkadaşlar blog sayfamızda Afyon'da yaşadığım deneyimleri paylaşmaya çalışacağım. Tabi ki bu paylaşımlar sübjektif değerlendirmeler olacaktır.

       Allah hakkımızda hayırlı olanı versin.